15 Ocak 2011 Cumartesi

"Haysiyet için özgürlük ve eşitlik odaklı gazetecilik" diyen birinden bir açıklama

Genel olarak bu tip yazışmalardan geçmiş tecrübelerim çerçevesinde çekinen biri olarak pası almakta ani bir tereddüt yaşadımsa da özellikle sitemizdeki yazılarına bir dönem ara vermiş ve yakında röportajlarıyla dönecek olan İlker Cihan Biner'e gelen "Liberal bir editör olan s.u'nun sitesinde yazıyordunuz.liberalizm eleştirisi zor olsa gerek sizin için" mesajıyla sitenin de artık etkilendiğini gören şahsım için bu açıklamayı yapmak artık şart oldu.

Türkiye'de ciddi anlamda eleştiriler yönelttiğimiz siyaset tipleri var. İktidarla bir arada duranlardan, radikalleşecekleri noktada devletleşenlere, 28 Şubat'ı yanlış okuyanlardan Ulus Devlet çukurunda Kemalistleşenlere kadar birçok grup ile aynı anda tartışmak insanı yoran bir mesele. Yine de bu meselede insan olumlu bir adım atmak adına kendine öncelikli gündemler belirleyebiliyor. Örneğin LGBT bireyler, Failimeçhul cinayetler, Kürtler, Ermeniler, Kadınlar, Yoksullar gibi grupları hayat terazinizin ağır basan tarafında özellikle konumlandırıp yazılarınızı yazarken bu insanların gözünden yazabiliyorsunuz. Peki, bu yazışın içerisinde "liberal" olan nedir? Belki de terminoloji. Türkiye'de elbette "liberal sol" denen bir akım türemiştir ve bu akım partileşerek farklı alanlarda siyasetini sürdürmektedir de; ancak Jîyan'ı temel olarak bu siyasetten ve diğer siyasetlerden ayıran bir vurgusu varsa o da özgürlük ve eşitliğe bir arada verdiği eşit derecede önemdir. Jîyan kuruluşundan bu yana farklı ideolojilerden farklı insanlara ev sahipliği yapmıştır. Kürt Ulusal Bağımsızlık hareketinden sosyal demokratlara kadar birçok isim bu site dahilinde yazma fırsatı buldu ki bu bizim sizin anladığınız anlamda "liberal" bir site olduğumuzu ya da "özensiz davrandığımızı" göstermez! Bugün sendika.org'da yer alan bir haberde pek de haz etmediğim Melih Gökçek'le ilgili "İ. Melih" göndermeli haberin yer alması ve bugüne dek şahsıma ve siteye yönelik yapılan eleştirilerin bir kısmının tam da bu tayfadan gelmesi, yine İşçi Partisi tadında "solculuk" iddialı çevrelerden gelen "Eşcinsel ve Kürt yalakası" tabirlerinin yarattığı tahribatın çok da büyük olduğunu söyleyemem; ancak asıl tahribatı yaratan yola beraber çıktığımız, rotayı beraber çizdiğimiz dostların bizi bilinmez bir şekilde liberal sola kaymakla suçlamaları hatta beni bazılarının doğrudan liberallikle itham etmeleri oldu. Öncelikle liberalliğin de kendi içinde tutarlılık barındırdığı ve totaliter kapitalizme kucak açmadığı sürece saygı duyduğum bir görüş olduğunu söylemeliyim; hatta liberallerce yapılmış ve orduya "çeneni kapa" diyen mitinglerin bir kısmına katılmış biri olarak bundan asla pişman olmadım.

Paşasının solcusu ya da paşasının başbakanı olunacağına, CHP AKP ekseninin dışında bir siyaset benimsenecekse bunun liberal siyasetle özellikle sivilleşme konusunda benzer bir tutum taşımasına dair kuşkulara katıldığım söylenemez. Beraber yürüdüğümüz insanların kim olduğu önemli olmakla birlikte, sosyalizm fraksiyonları üstünden yıllarca konuşan Türkiye solunun, bu farklılaşmalar sonucunda aldığı yaralar da aldığı mesafe de elbette farkında olduğum şeyler; ancak şöyle bir gerçek var ki kendimi de "sol" adına içinde gördüğüm bu geniş yelpazede tutacağım yerin liberallik olmadığını açıklamak zorunda kalmam bile solun hala bu hesaplaşma kültürünün dışına çıkamadığı gerçeğidir.

Ben hiçbir zaman Roni gibi Türkiye sosyalistleri Ekonomi'den bahsetmiyor tadında garip şeyleri savunmadım. Aksine, ekonomik determinizm üstünden Türkiye solunun ulusalcı kanadının bana çokça "liberal" eleştirisi getirilmesine neden olan kimlik meselelerine Kemalist bir popülizmle yaklaşmasıyla ilgili olarak eleştirilmesini savundum. Bu yüzden Türkiye Komünist Partili arkadaşların sözlü ve yazılı sataşmalarına maruz kalıyorsam, afedersiniz; ancak bu tamamen bu arkadaşların sosyalizmi çiçek böcek sanmalarından kaynaklanmaktadır. Bir başka nokta daha var ki ben Jiyan dışında "Günlük Evrensel Gazetesi" için de yazan bir insanım. Evrensel'in, Evrensel okurunun, Evrensel'le bağları bilinen EMEP'in parti politikaları da görüşü de bellidir. Benimkiler de bellidir. Hal böyleyken, böyle bir yayında yazmamı tarihsel bir tesadüf ya da şaka olarak adlandıramayacağımıza göre işçiyle de Kürtle de barışık olmayı bilen bir sosyalizmle hiçbir zaman sorumum olmadığı, aksine bu anlayışı desteklediğim gerçeğini görmezden gelmek bana maksatlı gelmekte. Bu noktada sosyalizm ölçeği durumundaki pozisyonumu sorgulamakta fayda görüyorum. Yani Facebook'ta "ne kadar sosyalistsin?" testi olsa ve çözsem acaba nasıl bir sonuç çıkar diye çok merak ediyorum. Dahası bu ölçeklerin kimin tarafından hazırlandığına dair de ciddi kuşkularım var.

Jîyan kolektif bir emek ürünüdür. Ben Tekel İşçilerine dair yazılarım hariç pek "emek" eksenli yazı yazmamış olabilir. Bunda örgütlü bir sosyalist olmamamın, aktivizm konusunda da birçoğunuz kadar iddialı olmamamın payı olabilir. Zaten beni birilerinin gözünde "liberal" yapan ise sanırım budur. Eğer gerçekten liberal olmak birilerinin gözünde böyle bir şeyse ben liberal sayılanlardan olmanın tadını çıkarmaya devam edeceğim. Çünkü kolektif bir emeğin tüm üretim aşamalarına eşit önem verilmesi güçtür, bu emeğin tek kişinin sırtına yüklenmesi ise apayrı bir ayıbı içinde taşır.

Ha illa ki bir yerlerden vuracaksanız ben kendimi Liberter Solda görürüm. Herbert Marcuse, Habermas gibi isimler de etkilendiğim isimlerdendir.

Tüm bu şartlar altında bu puzzle'da beni layık gördüğünüz yer eğer hala "liberalizm" kanalı ise ben sahiden sizi Recep Tayyip Erdoğan Deniz Baykal ve Alparslan Türkeş'le beraber deve güreşi oynamaya davet ediyorum. Biri ölü, diğeri yarı ölü, en baştakinin de yaşarken faydası olmadığından sanırım siz neden bahsettiğimi anladınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder