9 Mayıs 2010 Pazar

Özgür topluma giriş dersi / Radikal 2 09/05/2010


Siyah Pembe Üçgen Derneği, verdiği mücadeleyi kazandı. İzmir Valiliği’nin başvurusuyla, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, tüzüğünün 2. maddesinin “genel ahlaka ve ailenin korunmasına aykırılığı” iddiasıyla Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği’nin feshi (kapatılması) talebiyle açılan dava, Siyah Pembe, İzmir Amargi, DSİP, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Mülteci-Der, Uluslararası Af Örgütü’nün de izleyici olarak katıldıkları 30 Nisan 2010 tarihli üçüncü duruşmasında reddedildi. Birçok siyasal parti ve sivil toplum örgütünün desteğiyle kamuoyuna sesini duyuran Siyah Pembe Üçgen’in kapatılmayışının kodlarını incelemek şart. Acaba Türkiye’de sivil toplumun güçlü olduğu çağ başladı mı? Daha ileriye götürürsek Hannah Arendt’in Amerika’da gerçekleşmesi en mümkün şey olarak gördüğü toplumsal sivil itaatsizlik hareketinin Türkiye’deki geleceğini görebilir miyiz?

Türkiye’nin 1923’te cumhuriyetin kurulmasından bu yana içinden geçtiği süreci, çeşitli parçalara ayırmak mümkün. Ancak siyasi partilerden bağımsız bir sivil örgütlenmeyi bulmak için ne yazık ki 20. yüzyılın sonlarına kadar gelmek şart. Türkiye’de özellikle kadın hareketinin örgütlenmesi ve varolan eril dünyaya rağmen kadını ayakta tutmak üzere verdiği savaşın ne denli sert olduğu ortada. Hâlâ tecavüzlerin ve cinayetlerin üstünün örtüldüğü bir ülkede, kadın hareketinin verdiği savaşın çok daha zorunu veren bir dernek Siyah Pembe Üçgen. Bu çatı altında, travestiler, transseksüeller, geyler, biseksüeller ve lezbiyenler biraraya gelerek toplumun tüm kurumlarına sızmış eril ve muhafazakâr algıya karşı mücadele ediyor.

Azra’nın adı yok
Bu mücadelenin tarihine bakmadan önce bugününe bakmakta fayda var. 30 Nisan, Siyah Pembe Üçgen’in son günü olabilirdi. Mahkeme eşcinsellerin örgütlenme hakkı olmadığına yani yasalara bakıldığında açıkça “insan” sayılmadığına karar verebilirdi. Bunun Türkiye gibi bir ülkede mümkün olduğunu hepimiz biliyoruz. Açıkçası bu ülkede Yılmaz Özdil’in bile dikkat ettiği üzere seri cinayetlerde herkesin yası tutuldu ancak öldürülen travesti yok sayıldı, o küçücük fotoğrafı haricinde. Her şeyden önce travestiydi, kısacası Türkiye topraklarında Azra olarak yaşaması büyük bir günahtı. Konumuza Azra’nın tutunduğu nokta şu: Azra’nın haklarını koruyacak, cenazesine sahip çıkacak bir aileye ihtiyacı vardı. O aile Siyah Pembe Üçgen’di.
Bugün Türkiye’de herhangi bir siyasal partiye üye değilseniz ve böyle bir trajik olay başınıza geldiyse, toplumun ötekileştirdiği herhangi bir sınıftansanız, sizi mezarınıza kadar götürecek birilerini bulmanız bile imkansız olabilir. Öteki olup hayatta kalmak ise daha zor bir zanaat halini aldı.
İşte tüm bu gerçeklik, Türkiye’nin sivil topluma olan ihtiyacının temel göstergesi. Siyah Pembe Üçgen’in kapatılmaması Türkiye için bir şans olmanın ötesinde, Türkiye için bir ders niteliği de taşıyor. Bugün savaş karşıtları, eşcinseller, gayrimüslimler, Türk olmayanlar her gün ayrımcılığın nefesini enselerinde hissederek yaşıyorlar. Peki bu sınıfları yalnızlığına terk eden ana akım siyasi irade, neden bu kadar kör? Çünkü bu gruplar, ideolojik ve sayısal azınlıklar. Ötekinin temsili ciddi bir mevzu ve ötekinin temsilinde sistemin ötekileştirdiği işçi sınıfı başta olmak üzere tüm ötekileri saymakta fayda var. Toprak ve fabrika sahibi olmaksızın ya da bürokrasiden yetişmeksizin Meclis’te var olmak neredeyse imkansız. Belki de sivil toplum olarak bugüne dek birlikte durmayı başaramadık.

Yine de Arendt’in de önerdiği sivil itaatsizlik, sistemi dönüştürmek, ötekiliğin ya da ötekileştiren ayrımcı sistemin sert ve kırıcı tabiatından kurtulmak için ideal bir yöntem olabilir. Demokrat olmak, özellikle tabulara ve sistemi yürüten mekanizmalara sahip çıkan kimi inanç ve ideolojiler için zor olabilir. Sivil toplum bu yüzden vardır ve var olmalıdır. Çünkü tabulara tapanlar, zaten sisteme dahil oldu ve meclisteki yerlerini çoktan aldı. Sivil toplum, sokak ve akıldır. Aklın olduğu her yerde vicdan, vicdanın olduğu her yerde özgürlük olacağından sivil toplumu tekrar düşünmekte büyük fayda var.

SARPHAN UZUNOĞLU: İzmir Ekonomi Üni.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder