23 Kasım 2010 Salı

Çadırdaki Tekel işçisi sosyalist partilere küs! / 22-11-2010 / Jîyan


4. Levent’teyim. Lüks evlerin sokaklarından süzülüyoruz. Sporcular Parkı’nı arıyoruz. Dördüncü Levent’e sık sık gelmişliğimiz yok. Benimse ilk gelişim. Temiz sokaklardan yürüyoruz. Temiz çocuklar, temiz kadınlar, temiz adamlar, yakışıklı korumalar, motoru kuvvetli arabalar… Parkı buluyoruz ve dalıyoruz çadıra, karşımızda emekçiler ve bir başka ziyaretçi var, sıcacık gülümsemeleriyle sıcacık çaylar sunuyorlar bize. Sohbet başlıyor…
Yazı: Sarphan Uzunoğlu
Kimiz, kim değiliz… Bunu anlatıyoruz önce. Grup Yorum ve Kazım Koyuncu çalıyor çadırda. Çadırda birçok sol yayın yan yana dizilmiş. “Kimin için devrim, işçiler sizi umursamıyor” diyen hocalarım geliyor aklıma, kendimce bir gülümseme bırakıyorum. Tekel işçisi Metin Arslan’ın yanına geçiyoruz ayakkabılarımızı çıkarıp. Direnişte olanın ruhuyla başlıyor anlatmaya.
Metin Arslan tüm Tekel işçileri gibi 4-C mağduru. Direniyor. 4 ayda bir “geçici görev” adı altında bir yerlere sürüyorlar Metin ağabeyi. Metin ağabey Ankara’dan Amasya’ya oradan İstanbul’a sürülmüş. “Sosyalistin, emekçinin neyine” ki düzenli yaşam! Oradan oraya sürmüşler işte. İkimizden de daha dinç bakıyor gözleri. Ama kırgın. Önce sendikasına kırgın.
“Başkan bizi kandırdı”
“Ziyarete gitmek istediğimizde Türk-İş’e gittiklerinde karşılaştıkları muameleyi görürler dediler bizim için. Dayakla, biber gazı ile, polis copu ile tehdit ettiler” diyor. Aylar önce bir eylem takvimi hazırlamış sendika. Hiçbir eylem gerçekleştirilmemiş. 9 koldan yürüyelim demiş sendika başkanı, adım bile atmamış, kol sayısına hiç girmiyorum. Durmamış Tekel işçisi… Şikayet ediyor, haklı da.
“Eylemimize eylemcik dediler”
“Buraya gelen kimi gazeteciler iki dakika durup gittiler. Sonra sendikadan aldıkları resmi açıklamayı birebir haber geçtiler. Haberlerinde biz yoktuk. Kendilerine sosyalist diyen haber siteleri eylemimize ‘eylemcik’ dediler.” diyor Metin Ağabey. Haksız mı? Bu satırları yazarken birçok gazeteye bakıyorum. Burjuva dediğimiz basın daha dengeli ele almış haberi. Bir şey fark ediyorum. Sosyalist basının öznesi sendika iken, burjuvalarınki emekçi. Bir yerde hata yapıyoruz diyorum. Sıkı fıkı kurulan sendika sosyalist basın ilişkilerinde bir terslik var. Olayı doğru yerden okumayı güçleştiren bir terslik bu…
“Sendikal bürokrasi sosyalist partilerin işine geliyor”
Peki diyorum “neden böyle davranıyor sol partiler?”. Metin Ağabey, muzır bir gülümsemeyle bakıyor bana ve şöyle diyor “Sendikal bürokrasi ile yaptıkları ittifakın getirilerini tercih ediyorlar”. Başlıyor anlatmaya, çadıra gidip gelen partilerin adını veriyor. Cumartesi günkü aydın ziyaretini anlatıyor.
Bu sırada bir Tekel işçisi yıkanmış halde eşi ile birlikte dönüyor çadıra ve geçiriyor yeleğini sırtına. Görev ile onur arasındaki farkı orada anlıyorum. Bu ülkede nice insana üniformalar giydirildi; ama kimse böylesine onurla tertemiz taşımadı formasını… Yepyeni yıkanmış, besbelli tertemiz bir üniforma… Ter ne derseniz deyin temizdir. Seçim öncesi sendikal ittifaklardan, emekçisini yok sayan bilmem kaç bin lira maaşlı sendikacılardan temiz. Çikolata ikram ediyor bize. Meğer bir önceki günün aydın ziyareti için hazırlanmış bu çikolata. Unutulmuş bir yerlerde. Bize kısmet oluyor.
Berfin’in hediyesi…
Bir dosya çarpıyor gözüme. Şu resim-iş derslerine götürdüklerimizden. Yanında da bir resim. Kocaman Berfin yazıyor üstünde. Malum, Berfin Kürtçe. Belli ki bir direnişçinin kızı yapmış resmi. Tüm o kocaman “lider” fotoğraflarından daha asil duruyor odanın bir köşesinde. Türkiye’nin farklı yerlerinden işçiler bir arada. Onları birleştiren tek şey emeklerinin karşılığını alma sevdası. Bir bayrağa, bir lidere ve dahi onları sırtlarından bıçaklayan sendikaya ihtiyaç duymuyorlar. Onurları ve aileleri için oradalar.
Sendika zaten sararmış…
Referandumdan çok önce sendikaların sarardığını düşündürüyor söylenenler. Bir sendika, emekçiler ve devlet… Devletle çarpışan tekel işçisi şimdi sendikasıyla çarpışıyor. İşgaller, kavgalar, dövüşler, küfürleşmeler… Sürüyor.
En güzel laflarla getiriyor lafın sonunu Metin Arslan. İnternet sitelerinde sendikacılara küfür edilmiş, bundan rahatsızlarmış diyor. O yorumlarda Kur’an’dan ayetlerden sosyalistlerden alıntılara kadar her şey var…
İşçi sınıfını tek taraflı okuyanlara bir ders olur mu bilmem; ama ne olursa olsun kandırılmış emekçileri bir kere de sendikanın kandırmasından rahatsız olanlar eylemlerihttp://tekeldirenisi2010.blogspot.com/ adresinden takip edebilirler…
Biz de bugünden sonra site olarak her gün Tekel Direnişi’nin gidişatını haberleştirmeye çalışacağız. Vicdanımız, ideallerimiz bize bunu söylüyor. Başkalarına neyi söylüyor, bunu bir tek sandık bilir. Allah’ı sandık olanlar için top atılmış. Sendikacılara ve kolluk kuvvetlerine selam olmasın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder