2 Kasım 2010 Salı

Medyada cinsiyetçilik ve Radikal "evrim" / Evrensel 27/10/2010

Türkiye medyası bir süre önce “Habertürk” ile yaşadığı hakim medyada değişim dalgasına Radikal’le biçimsel ve içeriksel kimi yenilikler ekledi. Peki bu değişiklikler iddia edildiği üzere “devrim” niteliği taşıyor mu, yoksa Radikal’in devrimi Tayyip Erdoğan’ı bile devrimci ilan eden eski solcu yeni liberallerin devriminden mi?
Açıkçası Radikal’in bir devrim gerçekleştirdiğini söylemek için dünya medyasından haberdar olmamak, katılımcı demokrasi adına tek kelime okumamış olmak, interaktif gazetecilik kavramından bihaberlik yeterli unsurlar. Yine de konu ana akım medya olduğunda ben devrimciliğin yanında “evrimci” yapının da mühim olduğunu düşünüyorum. Hele ki böyle bir dönemde. Yine de Radikal’in yeni genel yayın yönetmeni Eyüp Can’ın ilk yazısını okuduğum gün hissettiğim şaşkınlığı saklayasım yok. Hele ki aynı gazetenin eki olan Radikal 2’de Türkiye’nin bana kalırsa en iyi kalemi olan Yıldırım Türker kadının aksesuarlaştırılmasına yönelik ciddi bir eleştiri sunmuşken, Eyüp Can’ım meramını ben merkeziyetçi eksende sanki giyip çıkardığı birer kıyafet gibi tanımladığı sevdiği kadınlar üstünden tanımlaması bana fazlasıyla itici geldi. Bianet’te zaten konuyla ilgili bir yazı yayınlandı; ancak benim görüşüm şu ki Radikal’in yeni bir okur kitlesi edinmek adına benim gözümde saygın olan o okur kitlesinden bir şeyler kaybetmesi onlar adına acı olabilir.
Türkiye medyasında Radikal’in edindiği yeri önemli kılan toplumsal cinsiyet ve medya dili açısından bakıldığında Radikal’in durduğu noktadır en çok da. Kadını sadece biyolojik bir varlık olarak görmeyen, sosyal ekonomik ve siyasi bir özne olarak kadının arkasında duran gazetenin yeni halinin görsel ağırlıklı olsa da bir kadın ajan haberinde haberin üç katı kadar fotoğraf kullanması ve bu fotoğrafların haber niteliğinin olmaması Radikal’in sadece ileriye değil, bir anlamda da geriye evrildiğinin açıkça işaretiydi. Zaten gazeteye yorum yapan okurlardan biri de bu haberin veriliş biçimini açık biçimde eleştirdi.
Cinsiyetçilik konusuna gelmişken son günlerde üstünde çalıştığımız bir içerik analizinin kimi sonuçlarını paylaşmakta fayda var. Türkiye basınının cinsiyetçilik ve heteroseksizm karnesi diyebileceğimiz bir karne hazırlıyoruz ve Radikal son bir sene içerisinde yaptığı haberlerle şu an Türkiye’deki toplumsal cinsiyet eksenli haberler arasında en iyi ivmeyi tutturan gazeteydi. Kadın ve LGBTT temsilinin en iyi olduğu Radikal’i niteliksel bakımdan özellikle emek eksenli haberleriyle kadının ekonomik bir özne olarak varlığını temsil eden sosyalist basın takip ederken, özellikle Hilal Kaplan’ın LGBTT’ye yönelik saldırıları ile gündeme gelen Taraf gazetesinin Her Taraf sayfaları Türkiye basınında “demokrasi” adına ayrımcılığın ve nefret suçu işlenmesinin ne denli doğallaştırıldığının açıkça göstergesi. Sanırım Türkiye basınında etik üstüne çalışanların gazeteci ve yazarları bir köşeye çekip “sizin derdiniz ne sahiden?” deme vakti geldi de geçiyor. Aynı araştırma dahilinde Yeni Şafak, Vakit, Zaman gibi gazetelerde kadın temsilinin ne kadar sorunlu olduğunu, LGBTT temsilininse özellikle Siyahpembeüçgen derneğinin kapatma davası ve travesti cinayetleri göz önüne alındığında ne kadar acınası olduğunu söylememe bilmem gerek var mı? Sütunlarından evlilik öncesi her türlü ilişkiyi haram ilan eden gazetelerin Türkiye’de 21. asırda var olmasının ardında yatan nedeni bunun halkta bir karşılığı olduğu ile anlatacaksak geç kaldık, medya artık halkı dönüştürücü bir işlev üstleniyor. Gramsci’nin bahsettiği organik aydınlar her yerdeler ve bu işlevi ne yazık ki hakkıyla yerine getiriyorlar.
Eğer Radikal gazetesi reklam kampanyasında kullandığı “devrim” kelimesinin hakkını veriyorsa eskiden olduğu üzere ötekiye duyarlı haber yazımına devam etsin ve sarayın baş katipleri ya da her dönemin adamları ile yollarını ayırsın. Yoksa devrim değil olsa olsa başarısız bir evrim olur ve sadece boyutu değişen bir gazete olarak kalır. Bunu da hiçbirimiz istemeyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder