19 Haziran 2010 Cumartesi

Gazetecilikle Mücadele Kanunu / Bianet - 19 Haziran 2010, Cumartesi


TMK davalarının hepsi "milli dava" muamelesi görüyor ve sonuçları gözetilmeksizin belirli çevrelerce destekleniyor. Savcılar özellikle bu tip davalarda ideolojik eğilimlerinin gerektirdiği üzere hareket ediyorlar. İrfan Aktan'a verilen ceza son örnek.
Express'in yüz akı İrfan Aktan'a verilen ve temyize giden 15 aylık hapis cezasını  duyduğumuzda aklımızda bir soru işareti vardı. Acaba devlet, ana akım olmayan medyadaki "dürüst" habercileri teker teker eleyip ana akımın ağzına da bir parmak bal çalıp kamuoyu baskısının önünü kesecek miydi?
Böyle olmadı. Bunun devletin ilkeli tutumuyla değil gazeteciye ve Kürtlere olan nefretiyle ilgili olduğunu söylemekte fayda var. Aktan'ın ardından Milliyet muhabiri Namık Durukan'ın da yedi yıl altı ay hapis cezasına çarptırılması istendi.
Devlet görüldüğü  üzere, kendisi için tehdit olarak algıladığı hiçbir organı yok etmekte gecikmiyor. Kendi içerisinde oluşturduğu "demokratik açılım" mantığını hukukla beslemiyor, aksine gözünü oyuyor. Çünkü kanunlar baştan sona birilerinin gözünü oymakla ilgileniyor. Carl Schmitt Türkiye'ye gelip devletin birey üstündeki "yok edici" etkisini görseydi sanırım yargımızın yılmaz mensuplarıyla, güvenmesi güç güvenlik güçlerimizle, demokrat görünümlü baskıcı hükümetimizle gurur duyardı.
Her iki gazeteci de Habur'da gelişen barış sürecinde ya da öncesinde Kuzey Irak'ta yaptıkları röportajların sonucu olarak "PKK'ye propaganda imkanı tanıdıkları" gerekçesiyle mahkum edilmek isteniyordu. Sedat Ergin CNN Türk'e yaptığı yorumda başbakanın umrunda olanın bu gazeteciler değil Gazze'ye gidenler olduğunu söyledi. Başbakanın bizim çocuklar ve sizin çocuklar mantığının ürünü olarak Durukan ve Aktan'ı yalnız bırakmak bu ülkenin vicdansızlığı olacaktır. Trabzon meydanında Fatih Sultan Mehmet'ten bahsetmenin kolay olduğu ortada, Sabahattin Ali'den ya da Nazım Hikmet'ten sadece edebiyatçılarla ya da seçkinlerleyken bahseden başbakanın bu konuda bir şey yapmasını beklemek zor.
Yazının başlarında andığımız Schmitt'in adını bir daha anmakta fayda görüyorum. Schmitt egemenin yasa koyan ve yasanın sınırlarını belirleyen olduğunu belirtir. Yasama organımız olan meclisin ve çoğunluğa hakim yürütmenin yürüttüğü demokratik açılım süreci devam ettiğine göre acaba egemenliğin tatlı sularında muktedir fikir yasanın bittiği noktanın dışında mı bıraktı gazetecileri?
Bunu zaman gösterecek. Terörle Mücadele Kanunu adı verilen kanun çocuklardan çocukluk ve masumiyetlerini çalmaya devam ediyor. Filmin en heyecanlı yerindeyiz. Ya demokratikleşme denen Türkiye'de hiçbir zaman iyi gişe yapamamış bu filmin ortasında esas çocuk role uygun olmadığını göstererek filmi masada bırakacak ya da AKP "açılım" kelimesinin arkasında duracak.
Türkiye'de yargı hakimin insafına kalmış durumda. Savcılar özellikle bu tip davalarda ideolojik eğilimlerinin gerektirdiği üzere hareket ediyorlar. TMK davalarının hepsi bir "milli dava" muamelesi görüyor ve sonuçları gözetilmeksizin belirli çevrelerce destekleniyor. Yeni açılan KCK dosyası da gösteriyor ki işler karışacak. Kürt siyasal hareketinin hakim olduğu bölgedeki güç yapılanması içinde Tarkan, Türkan Saylan, Sezen Aksu gibi isimlerin olduğu bir yapıyla sorgulanacak. Muktedirler muhaliflerden öç almaya devam edecekler ve bunun için kalın kaplı kalın kitaplara başvuracaklar. TMK korkarım gazetecileri ve çocukları değil bütün olağan şüphelileri kapsayıp bir olağan üstü hal hareketine dönüşecek ve Türkiye'nin üstüne yayılan, muhalifleri teker teker ortadan kaldıran bu hukuki linç sürecek. Dur demek bizim elimizde.
İrfan Aktan için Ankara İLEF tarafından başlatılan kampanyaya katılıp "TMK'yi GMK'ye çeviren" yargıya dur deyin. (SU/EÜ)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder